7 Ağustos 2014 Perşembe

Selam dostlar, uzun bir aradan sonra.

Aslında yeni hayatımızdan selam demek lazım. Bu arada o kadar çok şey oldu ki..

Öncelikle mezun olduk biz. Artık bize Endüstri Mühendisi diyebilirsiniz. :) Son zamanlar pek sancılıydı. 
Projeler, iş arama telaşları, ev arama telaşları.. Kısacası hayata atılma telaşları diyorum ben bunlara..

Hayatlarla ilgili büyük, bümbüyük kararlar alındı.

Mesela benim için alınacak en büyük karar İstanbul mu yoksa ailemin yanı mı olsa kararıydı. Bu gerçekten büyük bi karar çünkü az çok bundan sonraki hayatımı etkileyecek bir karar..

Çok streslendik, çok tartıştık. Ama sonunda hepsi tatlıya bağlandı. Hepimiz iş bulduk. İş başı yaptık. Melis evini buldu yerleşme telaşı içinde.

Hayatımızın en önemli dönemlerine girdik hem de hiç anlamadan. Ama hep beraber. Hiç ayrılmadan.. :) İnşallah da hiç ayrılmadan..

Mutluyum umutluyum yeni hayattan sevgili dostlar.

Görüşmek üzere ;)

Son zamanların en sevdiğim şarkısı benden herkese gelsin. Herkes mutlu olsun :)




6 Ocak 2014 Pazartesi


James Blunt - Tears and Rain

Bunu bu gecenin şarkısı ilan ettim kendimce.

4 Ocak 2014 Cumartesi

Canım, beynin lens mi?

Atılan başlık, aslında hiç sevmediğim fakat doğruluğuna bir o kadar inandığım bir ergen atasözü.
Yani bir düşünelim... Hayatı boyunca bir hedefi olmamış tipler var. Gerçekten bak, vallahi var. Böyle ot gibi yaşayan (burada kastettiğim gezip etmemesi değil tabii ki), ben niye buradayım diye bir defa düşünmemiş, geleceğini hiç önemsemeyen abilerimiz, ablalarımız, kardeşlerimiz var.
Üzülüyorum şahsen. Yazıktır neticede.
Hacım bir kalk, bir dolan, az oksijen al, ve Allah aşkına DÜŞÜN. Ben bu hayatta ne halt yiyeceğim, 10 sene sonra ben nerede olmak istiyorum, ya benim için bu hayat ne ifade ediyor diye az düşün yaa.
Sonra bu kız niye atarlı.
Abi atarlıyım, çünkü aynı oksijeni yakıyoruz neticede. Bari boşuna karbondioksit salma havaya, onu da özüt!

19 Aralık 2013 Perşembe


Benim için müzik çok önemli. Her anda, her ruh halinde dinleyebilirim. Ya da ruh halimi müziğe göre belirleyebilirim.
Üzgünsem bana destek olur müzik, o çalar ben ağlarım.. Ağladıkça hafifler açılırım..
Eğer mutluysam müzik de mutludur, insanlar mutludur daha da mutlu olurum..
Bir de çalan müziği insanlarla özdeşleştirmesi var ki o paha biçilemez..
Kaç sene sonra bile aynı şarkıları aynı kişilerle özdeşleştiriyorum.
Hele biri var ki onu düşünmediğim zamanlarda bile bazı şarkıları onunla özdeşleştiriyordum. 
Hele eski şarkılar.. Bayılıyorum dinlemeye çok güzeller.
Yeşilçam klasikleri.. Eski pop müzikleri.. 70ler 80ler 90lar..
Çok çok seviyorum müziği..
En büyük sığınağım.. Hüznümü sarıp sarmalayan, ben hiç terk etmeyecek bir yakın arkadaş gibi sanki..
Aşklarımı anlattığım, bana aşkları anlatan, aileme olan özlemimi gideren, beni teselli edip yatıştıran..
Sanki kendi içime dönüyorum kendi kendimi dinliyorum müzikle beraber..
Hem güldürüyor, bazen de düşündürüyor..
İşte böyle bir şey ya..
Çok yazarım çok söylerim de bu kadar yetsin bu sefer..

p.s Bu şarkıyı da dinlemeden duramıyorum ne zamandır. Çok güzel değil mi??

1 Aralık 2013 Pazar

"Aşk yok olmaksa şimdiden... Yar ben yokum bende zaten!"

Çok sevdiğim... Hep sevdiğim... Ve ne olursa olsun çok seveceğimsin sen. Kader oyunlarını güzel oynar ve iyi blöf yapar, yavaştan anlıyoruz bunu.
Ve anladığım yegane şey, aşkın her ne olursa olsun insanı küle çevirdiği.
Bilmediğimiz ne çok şey var, öğreneceğimiz ne çok şey.
Ben ağlarken gözlerin kıpkırmızı ve biliyorum ki arkamı döndüğümde sen de ağlamaya başlamıştın.
Sadece, benim yanımda ağlamazsın sen.
Ben şimdi çok karar veriyorum, az düşünmeye çalışıyorum. Yine çok kabus görüyorum ve her zamankinden fazla endişeleniyorum.
Ben şimdi boş bir arazide kaybolmuşum gibi hissediyorum ve sen bana bakmıyorsun bile.
Sen bana bak diye çırpınıyorum, bir kuş gibi inceden inceye.
Ben yarın büyük laflar edeceğim sevgilim.
Yanımda olur musun?
Erkeklerin düşünme yapısı gerçekten çok ilginç. Karşılıklı ilişkilerde özellikle. Kadınlardan nasıl bu kadar farklı olabiliyorlar anlayamıyorum bazen. Ya da bizim gibi kadınlardan diyelim. 
Naçizane fikrim kendimi ve çevremdeki bazı kadınları güçlü kadınlar olarak tanımlıyorum ben. 
Kendi ayakları üzerinde durabilen kadınlar..
Ayakta kalmak için bir erkek dayanağına ihtiyaç duymayan kadınlar...
Bu konunun yetiştirilme tarzıyla ilgisi var muhtemelen. Babalarımız özellikle bizi böyle yetiştirdi. Hatırlıyorum da bir gün babamla konuşurken seni biz öyle yetiştirdik kendi ayaklarının üzerinde durabilirsin sen sonsuz güveniyorum demişti bana. Canım.

Ama çoğu erkek böyle kadınları çekici bulmuyor nedense. Nedense kendilerine ihtiyaç duyan kadınları tercih ediyorlar. Tabiri caizse kendilerinden daha gerizekalı kadınları. Böyle kadınlardan oldum olası nefret ederim. Böyle kadınları tercih eden erkeklerden de. 

Bana göre bir kadını koluna takıp işte bu da benim eşimdir demek istiyorsan, onu kendinle eşit tutmak zorundasın. 

Eğer dış dünyada kadın erkek eşitliği var diyorsan o evin içinde de eşitlik olacak. İkiniz de koca gün çalışmışken hatta bazen kadın daha çok çalışırken o eşikten adım atıldığında dengeler değişmeyecek. Sen televizyon karşısına geçerken eşin mutfağa yemek hazırlamaya geçmeyecek. 

Evlilik için demiyorum sadece bunu. Evde annen için de aynı şey geçerli. Ya da kız arkadaşın için. 
Sen kız arkadaşını sindirmeyeceksin. Onu zorla sinik ezik bir insan haline getirmeyeceksin. ona saygı duyamayacaksan da bu yola hiç çıkmayacaksın bu kadar basit!!!