19 Kasım 2013 Salı

Müziği çok severim ben.  Her anımda müziği dinleyebilirim hangi ruh haline sahip olursam olayım hiç fark etmez.

Şu an bir yandan ‘güzeliz iki deli’ şarkısını dinliyorum bir yandan da ne yazsam acaba diye düşünüyorum. Aklımda o kadar şey var ki... 

Hepsi parçalar halinde ve anlamlı cümleler haline gelmeyi bekliyor.  4 senedir güldüğümüz konuştuğumuz şeyler dönüp duruyor. Hangisini yazsam hangisinden başlasam bilemiyorum. Öyle boş boş bakıyorum ekrana sadece…

Her şey müzikle başladı aslında.

‘Bak bu şarkıyı dinledin mi Melis?’ deyip şarkı sözünü ona göndermemle beraber onun şarkı sözünü tamamlaması ve işte bu kadar.

Bundan sonraki 4 sene boyunca hiç ayrılmayan, hep karıştırılan hatta bizi ilk defa tanıyanlar için çoğu zaman ‘kardeş misiniz siz??’ sorusuna maruz kalan iki kişi olacaktık.

O kadar sene içinde neler konuştuk neler dedik nerelere gittik hiç hatırlamıyorum.

O kadar sözün içinden hatırladığım tek bir cümle var;

‘Her ne olursa olsun bize bizden başkası dost değil!!’

Dayanamadım yine eski fotoğrafları karıştırdım. O kadar çok fotoğrafımız var ki üniversite hayatımızın canlı kanıtları gibi sanki.

Şimdi bunları neden anlatıyorum ona gelelim. Bugün Melis’ciğimin doğum günü. Ondan böyle eskilere daldım gittim. Benim için anlamları çok büyük. Dedim ya o kadar çok anı var ki sığdırılabilecek tek yer kalplerimiz.

İyi ki doğmuş canım benim.

İyi ki var.

İyi ki varız.

Güzeliz iki deli :)

16 Kasım 2013 Cumartesi

Gece çok düşünmemek gerek, uyku kaçar maazallah.


Turgut Uyar'ı severim mesela. Kahveyi de.
Yağmurlu günler güzeldir ama ayakkabım su alıyorsa yağmasın yağmurlar.
Hava soğuk, ellerim üşüyor ve aklım onda.
Dostluk nedir mesela, kaçıp gitmek olarak algılıyorum ben genelde. Çünkü insanlar hep bunu yapıyor.
Bir de, benim kedi niye az uyuyor? Kediler çok uyumaz mıydı?
Üzerinde adımın yazdığı kupayı aldım elime ve kalem aslında çok daha samimi. Ben yazmak için klavyeyi kullanıyorum.
Herkes bir şeylerden korkuyor ve herkesten en çok ben korkuyorum. Mesela düşmekten korktuğum için hiç paten kaymadım ben, kilomla dalga geçerler diye spora gitmekten çekindim ve sesimin güzel olduğunu söylemelerine rağmen hala insan içinde şarkı söyleyemem.
Çünkü ben korkuyorum.
Gerçi, bu durum Turgut Uyar'ı seviyor olmamı ve ilginçtir ki kahveyi seviyor olmamı hiç bağlamıyor. Ama tüm bu korkular beni bağlıyor işte, sorun o.
Anlatabiliyor muyum?

8 Kasım 2013 Cuma

Geçmişi değiştirebilseydik keşke.
Bazı insanlarla hiç tanışmamış olmayı dilerdim. Ya da bazı hareketleri hiç yapmamış olmayı..
Belki de hayatımın bir evresinde daha cesur olmayı..
Daha çok gülmeyi mesela..
Daha çok eğlenmeyi..
Daha çok sevmeyi...
Ve belki de sevdiğimi söylemeyi..
Bazı şeyleri ertelerken sonunda bir de bakıyoruz çok geç kalmışız. Oysa ki değiştirilmesi mümkün değil  bunların. Geçmişi değiştiremiyoruz ne yazık ki. Ne kadar istesek de olmuyor. Değiştirebildiğimiz tek şey 'şimdi .. Şu an..
Ve eğer geçmişinde bir şeyi değiştirmek istiyorsa insan şimdi başlamalı buna.. Vakit kaybetmeden.. Şu an..

5 Kasım 2013 Salı

Gün gelmiş, söyleyecek sözlerinizin hepsini bir bir tüketmişseniz, veyahut çok mutlu olduğunuz bir anda ne diyeceğinizi bilemezsiniz...
Yazarsınız.
Biz de yazdık işte.
Nergis'le ben, nedendir bilinmez, girdik bu işe.
Üniversite hayatını "Aa siz kardeş misiniz?" sorularıyla geçirmiş, farklı hayatların aynı yolda yürüyen kızlarıyız biz.
Enn en ortak noktamız: okuyor ve yazıyor olmamız.
Ben, Melis, kıvırcık saçlarını karıştıra karıştıra hayatını çözmeye çalışan ve adım attıkça yolun sandığından daha da uzun olduğunu anlayan kız. Sinirlenince bağırır, erkek-kadın ilişki düğümünü çözmeye çalışır ve olur olmadık düşünür.
Ve sayın kalemdaşım, Nergis, kıvırcık saçlarını hoplata hoplata yürür, sinirlenince susar ancak acılarını gülüşleriyle ve ailesiyle uzun uzun konuşmalarıyla paylaşır. Erkek-kadın ilişkisinde şanssız olduğunu düşündüğünden, şu kocaman dünyada kalbine sığdıracak adama daha denk gelememiştir.
Gerçekten, okudukça sever misiniz bizi merak ediyorum. Ama biz sokakta gördüğünüz, korkuları ve hayalleri olan herhangi bir genç kızdan biriyiz işte.
Biz, aslında siziz.
Sevin bizi.

Bu akşam oturdum bir yarım saatten fazla ne yazsam diye düşündüm. En zor da ilk yazı sanırım. İlkler her zaman zordur. Yenilikler, yeni başlangıçlar.. Kendini sağlama almayı seven biri olarak sanırım yeniliklere biraz kapalıyım.

Bir gün Melis le konuşurken aniden bir fikir atıverdi ortaya. 

'Hadi ikimize ait bir blog açalım..'

Yazı yazmasını delicesine seven bir insanım aslında. ilkokul 1.sınıftan beri bir günlüğüm var. Ama bu internette blog fikri benim için yeniydi ve açıkçası daha önce söylediğim gibi yenilikleri pek sevmem ben. Her şey aynı olmalı alışkanlıklar, rutinler.. 

Ve de partneriniz bu kadar iyi yazabilirken insan korkmuyor da değil. 
Sonuç olarak bunun sadece yazı değil fotoğraf, geziler, kitaplar vesaire de içeren bir blog olmasına karar verdik ve işte burdayız. 

Peki ne içerecek bu blog. Şimdi biz gülmeyi çok seven insanlar olduğumuz için 'komikli şakalı' bir blog olacak. 
Ama madalyonumuzun bir de diğer yüzü var. Bunalımlar, kalp kırıklıkları, büyüme sancıları... 

Ama hayat acısıyla tatlısıyla hayat değil mi zaten. Hayat her zaman güllük gülistanlık olsaydı ne zevki kalırdı. Güleceğiz, ağlayacağız, eğleneceğiz, gezeceğiz ki ona hayat diyebilelim..

P.S Çok uzun oldu değil mi?? Boşboğazın tekiyim aslında genel olarak. Beni de böyle kabul edin napalım :)